Genç ve sağlıklı bir cildi korumak için ne yiyeceğimize karar vermede, sağlıklı bir diyeti tanımlamada ve diyetin yaşlanmadaki rolünü belirlemede düzenli olarak birincil zorluklarla karşılaşıyoruz. Şu anda en fazla dikkat çeken konu, sağlıklı cildi korumanın ve cilt yaşlanmasını geciktirmenin yollarıdır.
Deri, vücudu dış saldırılara karşı koruyan birincil bariyerdir. Cilt yaşlanması, kronolojik yaşlanma ve foto yaşlanma olarak kategorize edilen ve iç ve dış faktörlerden etkilenen karmaşık bir biyolojik süreçtir. Tıbbın insan ömrünü uzatmadaki hızlı atılımı ve çevresel koşulların hızla bozulması ile cilt yaşlanmasını tedavi etmek için güvenli ve etkili yöntemler bulmak acil hale gelmiştir. Vücudun enerji ve besin elde etmesinin ana yolu olan diyetin cilt için önemi bilimsel çalışmalarla da ortaya konulmaktadır.
Deri, insan vücudu ile dış çevre arasında en geniş temas alanına sahip organdır ve insan vücudunu çevreden ayıran bir bariyerdir. Vücudu sadece dış çevresel hasarlardan korumakla ve vücuttan su kaybını önlemekle kalmaz, aynı zamanda belirli bir kozmetik etkiye de sahiptir.
Organların yaşlanması doğduğumuz andan itibaren meydana gelmektedir. İnsan vücudunun en büyük organı olan cilt, yaş, ultraviyole radyasyona (UVR) maruz kalma ve kimyasal kirlilik nedeniyle belirgin yaşlanma belirtileri gösterir. Bilim ve teknolojinin gelişmesi ve insan yaşam standartlarının artmasıyla birlikte insanlar cilt yaşlanmasına daha fazla dikkat etmekte ve onu daha iyi anlamaya çalışmaktadırlar. Başta kadınlar olmak üzere birçok kişi günlük harcamalarının önemli bir kısmını cilt yaşlanmasının tedavisi ve önlenmesi için kozmetik ve ilaçlara harcamaktadır. Bu büyük talep, cilt yaşlanmasının önlenmesi ve tedavisine yönelik araştırmaları yönlendirmeye devam etmektedir.
Yaşlanma, vücudun giderek azalan ve giderek ölüme yol açan çevrenin fizyolojisine ve psikolojisine uyum sağlama yeteneğini ifade ederken makromoleküler hasarın birikmesi, bozulmuş doku yenilenmesi, kademeli fizyolojik fonksiyon bütünlüğü kaybı ve artan ölüm riski ile karakterize edilmektedir. Yaşlanma, iç faktörlerin (hormon seviyeleri, genotipler, endokrin metabolizma vb.) ve dış faktörlerin (ultraviyole radyasyon, beslenme seviyeleri, kimyasal kirlilik vb.) birleşiminden kaynaklanır. Cilt yaşlanması kronolojik yaşlanma ve foto yaşlanma (veya iç yaşlanma ve dış yaşlanma) olarak ikiye ayrılabilir. Adından da anlaşılacağı gibi, cildin kronolojik yaşlanması vücutta meydana gelir ve vücudun ışığa maruz kalan bölgelerinde foto yaşlanma meydana gelir. İç faktörlerin neden olduğu kronolojik yaşlanma doğal olarak gerçekleşir ve değiştirilmesi kolay değildir, ancak dış etkenleri değiştirerek foto yaşlanmayı geciktirmek mümkündür. Kronolojik yaşlanma ve foto yaşlanma, ilişkili olmasına rağmen farklı klinik belirtilere ve patogeneze sahip olan iki cilt yaşlanma sürecidir. Kronolojik yaşlanma genellikle belirli bir yaştan sonra ortaya çıkar ve etnik köken, birey ve cilt bölgesi gibi faktörlerden etkilenir. Esas olarak kuru cilt, donukluk, elastikiyet eksikliği ve ince kırışıklıklar ile karakterize edilir.
Foto yaşlanma, esas olarak cilt kırışıklıkları, gevşeme, pürüzlülük, sarımsı veya grimsi-sarı, kılcal genişleme ve pigmentli nokta oluşumu vb.sonuçlara yol açan UV ışınlarına maruziyetle gelişen bir süreçtir. Araştırmacılar son yıllarda cilt yaşlanmasının moleküler mekanizmasını ve hafifletme mekanizmasını açıklamak için birçok model kullandılar. Bu modeller hücre yaşlanması, oksidatif stres, yüksek frekanslı kromozomal anormallikler, tek gen mutasyonları ve kronik inflamasyonu içerir.
Oksidatif stres, cilt yaşlanması ve cilt hasarı süreçlerinde önemli bir rol oynar ve ana özelliği hücre içi reaktif oksijen türlerinin (ROS) artmasıdır. Cildin oksidatif metabolizması ve UV'ye maruz kalması ROS üretimine yol açar. ROS birikimi DNA hasarına neden olurken ciltte inflamatuar yanıtı indükler.
Antioksidan enzimlerin azalması, nükleer faktör kappa B (NF-kB) ve aktivatör protein1'i (AP-1) aktive ederek kolajen üretimini engellemektedir.
Cilt sağlığını koruma ve iyileştirmede kilit nokta reaktif oksijen türleri
nin oluşumunun önlenmesi ve detoksifikasyonudur.
Makul beslenme ve dengeli beslenme, yaşlanmayı geciktirmek ve ömrü uzatmak için önemli önlemlerdir. Beslenme cilt sağlığı ile yakından ilişkilidir ve gençlikten yaşlanmaya veya hastalığa kadar cildin tüm biyolojik süreçleri için gereklidir. Beslenme seviyeleri ve yeme alışkanlıkları hasarlı cildi onarabilir ve ayrıca cilde zarar da verebilir. Son yıllarda, sağlık-beslenme-yeme alışkanlıkları ve cilt sağlığı arasındaki ilişki gösterilmiştir.
Beslenmede birinci nokta su tüketimidir. Cildin dudaklardaki ve uzuvlardaki görünümü, vücudun nem durumunun doğrudan bir yansımasıdır. Peki her gün ne kadar su cilde iyi gelir? Araştırmalar, daha fazla su içmenin ve günde 2 L'den fazla su içmenin cilt fizyolojisini önemli ölçüde etkilediğini ve cildin yüzeysel ve derin nemlenmesini desteklediğini göstermektedir. Ancak suyun cilt üzerindeki etkileri, su alımından farklı olabilir ve bu etkiler daha az su içen kişilerde belirgindir.
Eser elementler (vücut kütlesinin %0.01-0.005'inden az olan demir, iyot, çinko ve bakır vb.) vücutta daha az bulunmasına rağmen güçlü fizyolojik ve biyokimyasal etkileri vardır. Eser elementler, cilt bağışıklığı ve iltihaplanma ile yakından ilişkili olarak bulunmuştur. Derideki çinko içeriği tüm dokular arasında üçüncü sırada yer alır ve deri epidermal keratinositlerinin çoğalması ve farklılaşması için gerekli bir elementtir. Deride bakır, hücre dışı matris oluşumunda, cilt proteinlerinin sentezinde ve stabilizasyonunda ve anjiyogenezde yer alır. Klinik çalışmalar, bakırın cilt elastikiyetini artırmaya, yüzdeki ince çizgileri ve kırışıklıkları azaltmaya ve yara iyileşmesini desteklemeye yardımcı olduğunu göstermiştir. Demir, biyo-oksidasyon için bir katalizördür. Çalışmalar, kadınların menopoz sonrası cilt hücrelerindeki ultraviyole radyasyon ve demir içeriğinin hızla arttığını, cildin antioksidan kapasitesini azalttığını ve yaşlanmaya yol açtığını göstermiştir. Diyette selenyum eksikliği, cildin UV-B kaynaklı antioksidan yeteneğini zayıflatarak cildi ultraviyole radyasyona bağlı oksidatif strese karşı daha hassas hale getirmektedir.
Vitamin eksikliği de cilt sağlığını etkilemektedir. Örneğin, C vitamini eksikliği, kırılgan cilt ve bozulmuş yara iyileşmesi gibi iskorbüt semptomlarına neden olur. Cildin antioksidan savunma bileşenleri olarak vitaminler çoğunlukla gıdalardan alınır ve bu nedenle diyetteki vitaminlerin içeriği cildin antioksidan kapasitesi ve fizyolojik fonksiyonları ile yakından ilişkilidir.
Yüksek yağlı diyetler, cilt oksidatif stresini ve inflamatuar yanıtları teşvik ederken, protein sentezini azaltarak cildin iyileşmesini geciktirir ve ayrıca ciltte morfolojik değişikliklere ve matrisin yeniden şekillenmesine zarar verebilir. Ayrıca, yüksek tuzlu, baharatlı ve aşırı vejetaryen diyetlerin de cilt sağlığına zararlı olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle, cilt sağlığını korumak için bilimsel, makul, sağlıklı ve çeşitli beslenme alışkanlıkları ve antioksidan açısından zengin besinler yemek önemlidir.
Serbest radikal teorisine göre, lipid peroksidasyonu, DNA hasarı ve iltihaplanma, cilt yaşlanmasının, hastalığın ve işlev bozukluğunun başlıca nedenleridir. Bu, cilt yaşlanmasının önlenmesi ve tedavisi için antioksidanları ve serbest radikal temizleyicileri vurgulayan tıbbi bir devrime yol açmıştır.
Polifenoller bitkilerin ikincil metabolitleridir ve sebzelerde, meyvelerde, çayda ve diğer bitkilerde yaygın olarak bulunurlar. Belirgin antioksidan özellikleri nedeniyle polifenoller, cilt yaşlanmasıyla mücadelede kozmetik ve beslenme kozmetolojisinde kullanılacak en önemli bileşiklerden biri haline gelmiştir. Son yıllarda, çay polifenolleri, kurkumin, flavonoidler, silimarin ve üzüm resveratrol, yaşlanma karşıtı özelliklere sahip en çok çalışılan polifenoller olmuştur. Polifenoller, antioksidan ve antienflamatuar etkileriyle, esas olarak kollajen bozulmasını inhibe ederek, kollajen sentezini artırarak ve inflamasyonu inhibe ederek ciltteki oksidatif hasarı ve iltihabı azaltırlar.
Cilt yaşlanmasını hafifletmek için fonksiyonel gıda bileşenleri olarak kullanılabilen yukarıda bahsedilen gıda kaynaklı antioksidanlara ek olarak, farklı tipte
antioksidanların kombine kullanımı da bildirilmiştir. Bazı araştırmalar, diyet probiyotiklerinin ve ürünlerinin cilt yaşlanmasını da hafifletebileceğini bildirmiştir.
Cilt yaşlanması, genetik ve çevresel faktörlerden etkilenen karmaşık ve uzun bir biyolojik süreçtir. Cildi iyileştirmek için sadece oral takviye yeterli değildir. Oral ve harici cilt penetrasyonunun kombinasyonu, cilt yaşlanmasını iyileştirmenin en güvenli ve en etkili yolu olmalıdır. Bu sebeple de bireye özgü genetik analizlerin ve cildin mevcut durumunun analizinin birlikte değerlendirilmesi, kişiye özgü cilt sağlığını korumak ve geliştirmek üzere doğru besin ögelerinin kompozisyonunun oluşturulmasına önemli katkı sağlayacaktır.
Sağlıkla kalın, güzel kalın.
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7146365/