İki senedir hayatımızın kontrolünü elimize alma yönünde tüm Dünya ile eş zamanlı bir mücadele veriyoruz. Daha önce hiç deneyimlemediğimiz günleri, ayları ve yılları eskitir olduk. Bildiğimiz tüm denklemlerin eşitlikleri bozuldu. Belirsizlik için de sadece hayatta kalmak üzere bir yaşam döngüsüne girdik diyebiliriz. Bu süreçte, aşina olduğumuz “normal” olarak adlandırdığımız düzenimizi korumak için verdiğimiz mücadelenin yanı sıra iplerin hiç de elimizde olmadığını defalarca deneyimledik. İş-yaşam dengemizde ani kırılmalar, zaman yönetimi sorunları, kapana kısılmışlık duygusu ve Dünya’nın her yerinde yaşayan her bir insanın aynı anda yaşadığı tarifi zor zaman dilimleri. Akabinde gelen ekonomik dalgalanmalar derken, değişen beklentiler, hayatı sorgulamalar. Aslında hepimiz aynı anda “Hayat” kelimesinin gerçek anlamını idrak etmek üzere sorgulamaya başladık. Neydi hayat, ne anlamı vardı hayatın?, İyi bir yaşamım var diyebilmenin kıstasları neydi? Var mıydı bir ölçüsü? Zamanın önemini gördük birlikte. Zamanı iyi değerlendirmenin önemini, sessiz ve sakin anların kıymetini anlamaya başladık. Sinirlendik, sustuk, uykumuz kaçtı; yataktan çıkmadan hasta olmadan hasta olduk. Dinledik, herkesi, her konuşanı ama bir süre sonra kendimizi dinlemeye başladık.
Belki de pandemiye kadar duymadığımız, sırtımızı dönüp kulağımızı kapattığımız herkese, her şeye tüm Dünya’ya yüzümüzü döndük. Ormanda yürüyüş yapacak zamanımız varken evde koltukta televizyon geçirdiğimizi ve kaybettiğimiz zamanı düşündük. Ertelediğimiz dostlarımızın önemini anladık. Enerjimizi kontrol edemediğimiz zamanlarla yüzleştik. Kelime hazinemize “rezilyans” diye bir kelime eklendi. Bir anda hayatımızın tepetaklak olabileceğini, en çok da nefes alabilmenin ne kadar önemli olduğunu hatırladık. Kim bilir ne kadar tuttuk nefesimizi fark etmeden.
Kaygı ile yaşamayı, farkında olmadan birbirimizin hayatını nasıl etkilediğimizi gördük. Spor salonuna gitmeden de evimizde spor yapabildiğimizi, apartmanın bahçesine kadar inmenin dahi bize iyi gelebildiğini, marketten alışveriş yapabilmenin ne büyük özgürlük olabildiğini anladık. En önemlisi de aynaya baktığımızda kendimizi daha net görebilmeyi başardık.
Zorluklara dayanabilmeyi, kırılmadan esneyebilmeyi, değişmeden dönüşemeyeceğimizi, durup dinlemeyi, yorum yapmadan gözlemeyi, değiştiremeyeceklerimiz için enerjimizi harcamak yerine dönüştürebileceğimiz şeylere odaklanmanın bize daha iyi geldiğini gördük.
Hayatımızı Yaşamaya Değer Kılan Tek Bir “Nefes”’i gördük.